Sesli RehberLouvre Müzesi

Musée du Louvre

Roma heykellerinden da Vinci'nin "Mona Lisa"sına kadar geniş bir sanat koleksiyonu barındıran eski tarihi saray.

...

Paris’in tam kalbinde, huzurlu Tuileries Bahçesi’nin yanı başında yer alan Musée du Louvre, hem tarihe meydan okuyan bir saray hem de dünyanın en büyük müzesi olma özelliğini taşıyor. Hikayesi sekiz yüzyıl öncesine, on ikinci yüzyılın sonlarına kadar uzanıyor. O dönemde Kral Philippe Auguste, şehri korumak amacıyla buraya bir kale inşa ettirdi. Bugün görkemli galerilerin bulunduğu yerde, yıllar boyunca kalın surlar, kuleler ve derin hendekler yer alıyordu.

Daha sonra, on dördüncü yüzyıla gelindiğinde, Paris canlanıp büyürken kale kraliyet ikametgahına dönüştü. Başta Beşinci Charles olmak üzere birçok Fransız kralı zamanında bu süslü salonlarda yaşadı. Yüzyıllar geçtikçe her hükümdar kendi zevkine göre yeni eklemeler yaptı; zarif Rönesans cepheleri, klasik sütunlar, altın varaklı tavanlar ve geniş avlular, sarayın mimarisinde bir araya geldi.

Louvre’un kaderi Fransız Devrimi sırasında kökten değişti; on sekizinci yüzyılın sonunda ilk kez halka açık bir müze olarak kapılarını açtı. Artık sıradan insanlar da, eskiden yalnızca kraliyet ailesinin görebildiği eserleri kendi başlarına gezip inceleyebiliyordu. Müzenin koleksiyonu özellikle Napolyon döneminde, onun seferlerinden Avrupa’nın ve uzak ülkelerin dört bir yanından getirilen başyapıtlar ve antik eserlerle birlikte büyüdü. Bu eserlerin bir kısmı zamanla ait oldukları ülkelere geri döndü, ancak pek çok ikonik yapıt burada kaldı ve milyonlarca ziyaretçiye ilham vermeye devam etti.

Çatışmalar ve savaşlar da Louvre’un tarihine iz bıraktı. Birinci ve İkinci Dünya Savaşları sırasında, müze çalışanları binlerce şaheseri – gizemli Mona Lisa’dan görkemli Samothrake Nike’sine kadar – güvende tutmak için kırsaldaki malikanelere gizlice taşıdı. Savaşlar sona erip barış tekrar sağlandığında, müze büyük bir titizlikle onarıldı ve yeniden açıldı; hem sanat hem de köklü miras korundu.

Bugün ziyaretçiler gezilerine zarif cam piramidin önünde başlıyor – modern çizgilerin tarihi taş sarayla buluştuğu noktada. İçeride, sekiz bölüme ayrılmış geniş galeriler bulunuyor. Mısır Antikaları bölümü, firavunların günlük yaşamına ve inançlarına dair ipuçları sunarken, hemen yakındaki salonlarda ise Yunan ve Roma uygarlıklarının heykeller, mozaikler ve tapınaklarla yükselişi gözler önüne seriliyor. İslam Sanatı bölümü, İspanya’dan Hindistan’a uzanan yüzyıllık birikimi ışıltılı süslemeler, seramikler ve metal işler aracılığıyla yansıtıyor.

Resim galerilerinde ziyaretçileri Leonardo da Vinci’nin ünlü Mona Lisa’sı, Delacroix'nın etkileyici Halkı Yönlendiren Özgürlük tablosu ile Raphael, Vermeer ve Rembrandt gibi ustaların eserleri karşılıyor. Heykel ve dekoratif sanatlar bölümlerinde ise mermerden yapılmış kahramanlar, krallara ait mücevherler ve zarif duvar halıları yer alıyor. Her galeri, farklı bir uygarlığın ya da sanat akımının hikayesini, yüzyıllar boyunca kültürdeki ve estetikteki köklü değişimleri simgeleyen başyapıtlarla anlatıyor.

Bina boyunca geçmişle günümüz sürekli iç içe geçiyor. Bodrumlarda görülebilen Orta Çağ surlarından, ihtişamlı on yedinci yüzyıl salonlarına kadar, taşta, ahşapta ve camda tarihin katmanları varlığını sürdürüyor. Yirminci yüzyılın sonunda mimar Ieoh Ming Pei tarafından tasarlanan cam piramit ise, Louvre’un kadim ruhunu yenilenen dinamik bir kimlikle birleştiriyor.

Louvre, yalnızca sanat eserlerinden ibaret değil; aynı zamanda Fransız kültürünün monarşiden devrime, savaşlardan modern yeniden doğuşa kadar geçirdiği evrimi yansıtıyor. Bu duvarlar arasında bir milletin dünyaya açık yüzünü, güzelliği ve yaratıcılığı koruma tutkusunu görmek mümkün. Paris’in yaşayan ruhunu, sanatın ve mimarinin büyüsünü hissetmek isteyen herkes için Louvre mutlaka görülmesi gereken bir yer – dünyanın ortak mirasının ışıklar altındaki buluşma noktası.

Bu ve diğer rehberleri uygulamada dinleyin